“İdil’in Kazanka kolu bunları biliyormuşçasına şehri sarıp sarmalıyordu. Sesi gidenleri çağıran büyülü bir müzikti adeta. İşte ben de bu sese kulak vermiş, yüzyıllık bir geçmişi kucaklayıp gelmiştim bu şehre. İnatçı adamlardı büyük babalarım. Annelerinden, babalarından devir aldıkları tarihlerini, yüreğimize kurdukları minik evlerin içine, o kaçış gününden itibaren yaşananlar ile birlikte yerleştirmişlerdi. Bizler büyüyüp de dünyanın dört bir bucağına dağıldığımızda, her birimiz gittiğimiz yerlere, gün geçtikçe yeni anlamlara bürünen, değişen ve bizi yaşanan andan koparak bu evi taşımıştık. sy. 16”
Kitabın ilk seksen sayfası aslında bizim unuttuğumuz hiç bilmediğimiz bir tarihi de küçük hüzünden huzmelerle aydınlatıyor. Kazan, Çin, Moskova Türkiye… göç.. Çinde o dönemde Japon algısına dair bir çocuğun gözünden yazılmış iki cümle çok dikkat çekiciydi.
Yazarın bıyıklı birini ilk görüşünün Moskova treninde oluşu da insanın içine küçük bir gülümseme bırakıyor.
Tanıtım yazıları 1) http://blog.milliyet.com.tr/goc–sofya-kurban/Blog/?BlogNo=357901
2) http://www.fikirdebirlik.org/yazi.asp?yazi=201206005
Kurban
You must be logged in to post a comment.