Mektup yazmayı çok severdim. Şimdi mektup tadındaki mailleri de öyle adlandırıyorum ya. Hala sevgili hocama dijital mektuplar yazıyorum:)) Tarih çağlarına “mektup çağı”nı da eklemek gerek. Hani bir yerdesindir anlatmadan duramazsın gördüklerini, oturur onları seninle hissedecek birine yazarsın. Benim de yıllar önce mektup çağında böyle mektuplar yazdığım çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Ona anlatırsam beni anlar, benimle hisseder sanki benimle gördüğüm yerleri dolaşırdı.. öyle gelirdi bana.. Hakkı Avan da öyle hissetmiş, gördüklerini, hissettiklerini, sözlendirmeden duramadıklarını gerçek mektuplar olarak öğretmeni Esen Yel’e yazmış. O mektuplar şimdi kitap olmuş. Avan öğretmenini 60’lı yılların sonunda bir anadolu kasabasında tanımış. Ellerinde kitaplarla dolaşan, sordukları sorulara heyecanla cevap veren genç öğretmenlerden biri Esen Yel. Okulda bir tiyatro yapılırken ortaokul çağındaki Avan’a da dekor yapma görevi vermiş:) İnsana erken yaşlarda sorumluluklar verilmesi, bunu başarması… ne çok geliştiriyor insanın yapabileceğine inancını. Lise yıllarına geldiğinde Avan öğretmeninin ilk kitabının kapağını da resimliyor. Aradan yıllar geçiyor dijital çağa geliyoruz. Avan emekli oluyor, dede oluyor yine de sevgili öğretmenine kağıt kalemle mektuplar yazmaya devam ediyor. Bu kitap o mektupların ürünü. Bazen gözlerim dolarak, bazen merakla bir çırpıda okudum. Mektupları yazdıran yüreğe de, yazan ellere de buradan selamlar.