Bugünün sohbeti,
… Mine Yazıcı (2004) diyor ki, Sümerler’de her tapınağa ait bir okul ve kütüphane varmış. Bu tapınakların yakınındaki zenginler mahallesinde de her evde kütüphane bulunurmuş. Ona göre, soyut düşünce ve bilgi bu sınıfın elinde tutularak, yönetimde hakimiyeti sürdürmeleri sağlanmış. Yazıcı, buradan yola çıkarak, antik çağda kütüphanelerin bilgi yoluyla bireysel özgürlüğü kazandırma aracından çok, yönetimin kültürel birliği ve egemenliği elinde tutma aracı olduğunun söylenebileceğini düşünüyor. Kütüphanelerin iktidarların elindeki bu tür bir araç olması Roma Dönemine kadar sürüyor. İlk defa Roma’da kütüphanelerin halka açılması gündeme geliyor. Bunun temelindeki politik düşünce ise askeri birlikten çok kültürel birliğe dayalı bir yönetim anlayışı, Roma’nın kontrolü altındaki yerlerin bilgiye ulaşabilmesi içinse Latince ve Eski Yunanca bilmeleri gerekiyor…
Bunları okurken bugün saniyeler içinde ulaşabildiğimiz bilgi-malumatı düşündüm. Varsa, bunun ardındaki düşüncenin ne olabileceğini… Küresel bir benzer algı oluşturmak mı? Uzun süredir aklımı kurcalayan, internet, sosyal-medya okur-yazarlığı… Gelen bilginin ya da malumatın çokluğu, zaman zaman kirliliğinde algımızın nasıl çalışması gerektiği… gerçek yaşamda, tanıdıklarımıza kendi bildiğimiz doğruyu söyleme gayretimiz, ya da emin değilsek ısrarla bunu dilselleştirmemiz gibi, sosyal-medyadaki listemizdeki kişilere karşı sorumluluğumuz olup olmadığı… sosyal-medyanın hobi mi, bilgi aktarma, bilgi edinme aracı mı olduğu? Bir de bilgi (knowledge) ile malumatın (information) ne olduğu üzerinde düşünmek gerektiği…
Herkese güzel bir gün diliyorum.
Photo:thelivingmoon.com/43ancients/04images/Artifacts/Enuma_library.jpg
Kaynak: Yazıcı, Mine (2004), Çeviri Etkinliği, İstanbul, Multilingual.